Takipçilerimizden olan Kadriye Hanım’ın bizlerle paylaştığı bu yazı yalnızca bir motivasyon yazısı değil. Kendisi, sağlığını nasıl riske attığını, psikolojik sorunlarını ve şimdi ki ideal yaşantısını paylaşıyor bizlerle. Özellikle genç kızlar için mükemmel bir hikâye olan bu yaşam öyküsünü bizlerle paylaştığı için kendisine sonsuz teşekkür ediyoruz.
İçerisindekiler
Obezlikten Anoreksiyaya Yolculuğum
Bir sabah duş almaya başladığımda 17 yaşındaydım ve derimin sızlanmaya başladığını hissettim. Suyun çok sıcak olduğunu varsaydım, bu yüzden sıcaklığı düşürdüm. Ama sonra kulaklarım çınlamaya başladı ve başım titremeye başladı. Birkaç derin nefes aldım, duvara yaslandım ve yavaş yavaş diz çöktüm. Başımı sallayıp ileri geri sallamayı denedim, iyi geleceğini düşünerek. Bu hiçbir işe yaramadı, her şey çok parlaktı ve ben duşun tabanında yatıyordum. Neredeyse hiçbir şey düşünemiyordum. Sonra birden her şey karardı.
Küçük Bir Çocuktum ve Dünya Acımasızdı
Her şey altıncı sınıfta başladı. Önce hormonlarım patladı ve sivilcelerim yüzümü adeta mayın tarlasına çevirdiler. Sonra annem beni göz doktoruna götürdü ve doktor bana resmen şişe dibi bir gözlük taktı. Bunların hepsinden önemlisi henüz 12 yaşında 107 kiloluk bir obezdim. Bu sayı; cumartesi gecelerini yalnız geçirdiğim, romantik romanları okumak ve patates cipsi yemek gibi şişman kız etkinlikleri yapmaya devam ettiğim için sürekli artıyordu. Her okuduğum roman, bir erkek arkadaşım olsaydı nasıl olurdu diye merak etmeme neden oluyordu.
Uyanıp Bir Şeyler Yerdim
Gecenin bir yarısında uyandığımda, iki Biskremin arasına nutella sürerek annemin gelmesini beklerdim. Annem ise her gece mutfağa gelerek Sandviç ister misin diye sorardı. Her zaman için sevgiyle sorduğunu biliyordum. Sonsuz bir iştah ve annemin cömert yemekleri sayesinde hayatım boyunca tombullaşmaya devam ettim.
Okul Özgüvenimi Bitirdi
Gittiğim devlet okulları, güvensizliğimi güçlendirdi. Her gün şişman göbeğim ile insan içine karışmak, sevimli ponpon kızlarla dolu bir köpekbalığı tankına atlamak gibiydi. Çocuk yuvasından beri onlarla yüzüyordum. Ya da onlar benden daha çok yüzüyorlardı. Ben sadece büyük, şişkin bir şamandıraymış gibi dolaşıyordum. Ama bir cuma günü spor sınıfında, dokuzuncu sınıftayken bir şey değişti. Tüm çırpı bacaklar önümden yürürken tam sınıfın kapısına geldiğim an Dikkat gök gürültüsü geliyor! diye haykırdı birisi. İşte o zaman popüler, mutlu ve sıcak olmak istedim. Kısacası artık sıska kızlardan olmak istiyordum, yağlı kız ölmek zorundaydı.
Şehriye Çorbasından Hala İğreniyorum
İlk olarak, alışılmış diyetleri denedim. Yağsız öğle yemeği için her gün tavuklu şehriye çorbası içtim. Be yazık ki denediğim her şey başarısız oldu. Daha çarpıcı bir şeye ihtiyacım vardı. İlham almam gerekiyordu. Kendimi ince bir kız haline dönüştürmek için büyük motivasyona ihtiyacım vardı.
Yatılı Okul Aldığım En İyi Karardı
15 yaşındayken yatılı okula kaydolduğumda düşüncem değişmeye başladı. Onuncu sınıf yepyeni bir dünya idi, oda arkadaşımla çok iyi anlaşıyorduk ve gece gündüz sohbetle dolu yeni bir arkadaşım vardı. Daha az yalnız hissetmeye başladım.
Bir gün oda arkadaşım, yüzüncü kez vücut ağırlığım hakkında sızlanmalarımı dinledikten sonra bir çözüm önermişti; biraz pembe hap – müshil. Yaşamını değiştirecektir dedi. O gecenin ilerleyen saatlerinde bir mucize oldu. Kaslarım yanıyordu, midem sıkıştı ve vücudumdaki ağırlığın yarısı tuvalette kaldı gibi hissettim. Banyo aynasına baktığımda şaşkındım. Karnım çok daha ince görünüyordu. Bir saniye, içimdeki yağlı kız neredeyse güzel hissediyordu.
Müshil Artık Benim İçin Su Gibi Bir İhtiyaçtı
Haftalar boyunca her gün müshil ilaç almaya başladım. Haplar ellerimdeyken kendimi kral Arthur gibi hissettim. İlaçların yardımları ile yağa karşı savaş açmaya başladım. Evet, sürekli tuvalete gitmem gerekti, sınıfın dışına çıkmak için her çeşit yola başvurmam gerekiyordu. Eminim öğretmenlerim kuşkulanıyorlardı, ama kimse ailemi aramadı veya dekanlığa sık sık olan banyo molamdan bahsetmedi. Bunun yerine, haftalar geçtikçe kilolarım kayboldu ve herkes bana iltifat etti. Notlarım iyileşiyordu, kendimi çok daha güvenli hissediyordum ve sokaktaki çocuklar beni fark etmeye başlamıştı.
Müshil Az Yememi De Sağladı
İlham hissi duyduğumda, yediğim yiyecekleri kısıtlayarak görevimi yeni bir düzeye taşımaya karar verdim. Kahvaltı yapmamaya başladım, öğle yemeğinde mümkün olan en az miktarda yağsız sütle sadece bir fincan kepekli tahıl yiyordum. Yatmadan önce kalorileri yakamadığım için akşam yemeği yemediğim günler oluyordu. Yeni arkadaşım da siyah kahve içeren müshasız maddelere, yani fazla suyun vücudumun dışına atmasına ve beni zayıflatmaya yardımcı olacak bir diüretik tavsiye etmişti. Tabii ki kahve artı müshiller, banyo ziyaretlerini her zamankinden daha gerekli hale getirdi.
Hızla Kilo Veriyordum
Aylar boyunca, 130 kilo, daha sonra 123, 117, 110 şeklinde kilo vermeye devam ettim. Çok heyecanlıydım. Ancak bir şekilde asla yeterli değildi. İngilizce sınıfımdaki birkaç kız bana vücudumu müshil ile bağlamayı öğreten bir numara öğrettiğinde, bu fikri bütünüyle kucakladım. Fikir aynen şöyleydi; minik paket toz şekerlerinin içini boşaltıp yerine müshil tozu dolduruyorduk. Paketleri ütü ile yeniden yapıştırabiliyorduk. Böylelikle müshili her ortamda, hocalarımızın yanında dahi kullanabilecektim. Arkadaşlarım ve ben inanılmaz akıllı olduğumuzu düşünüyorduk.
Günde Yalnızca 150 Kalori Almaya Başlamıştım
İster inanın ister inanmayın, sonunda kendimi günde sadece 150 kalori tüketirken buldum. Kafamdaki kaloriyi sınıfta sayardım; greyfurt suyu 32 kalori, Yağsız süt 20 kalori, Kepekli tahıl 100 kalori. Çikolatayı hayal etmeye başladığım an, cebimden bir müshilli şeker paketi çıkarırdım ve içindeki kuru tozu yutardım. Toz etki etmeye başladığında, karın kaslarım aniden sarsılmaya başlardı ve hissettiğim tek şey bulantı olurdu. Evet, mide bulandırıcı ama aynı zamanda rahatlatıcıydı. Her zaman açtım ama zayıflamak buna değiyordu.
Zayıfladıkça Hareketim Arttı
Haftada beş kere, dört kilometre yokuş yukarı koşmaya başladım. Ailemin bir şeylerin çok yanlış olduğunu bildiğinden şüpheliydim, ama hiç tartışmadık. Tek bildiğim, kilo verme savaşını kazanıp kazanacağımdı. 93 kiloya geldiğimde ben alışveriş merkezine; yüksek topuklu, dar pantolon ve dar bir bluz ile gittim. Hayatımda ilk kez kendimi seksi hissettim.
Arkamdan Konuşmaya Başladılar
Zayıfladığım için, okuldaki bazı kızların dedikodu yaptıklarını duydum: “Sırrı nedir?” Sırlarım çoktu ve büyümeye devam ettiler. Biyoloji dersimdeki bir kız bana mükemmel bir egzersiz öğretti: Mümkün olduğunca derin nefes alın, mümkün olduğunca belinizi küçültmek için mide kaslarınızı bükün. Sonra tüm havayı ciğerlerinizden çıkarın. Baş döndürücü olana dek 10’a kadar sayın. Ve sonra tekrarlayın.
Egzersizleri günde dört kez; bir kere sınıfta, öğle yemeğinden sonra iki kez ve bir kere de yatmadan önce yapardım. Sonra, karnımı ölçüp bir elimi belimin her iki yanına koyardım. Göbek deliğim başparmağımın ve işaret parmağımın sınırlarını aşarsa, kendimi cezalandırırdım. Bugün yalnızca yarım bardak kepekli tahıl yiyeceksin, süt yok derdim.
Bir Süre Sonra Müshil Etki Etmeyi Bıraktı
İlkbahardaki lise balo gecesini tuvalette geçirdim. Kısa süre sonra midem günde iki hapı yanıtlamayı bıraktı. Bağırsaklarımı harekete geçirebilmek için günde 4 hap içmem gerekiyordu. Elbette, arkadaşlarım da müshil kullanıyordu, ancak araştırmamı çok daha derinden yapıyordum. Odamda, sütümü taze tutmak için bir mini buzdolabı aldım. Ama gerçekten, artık kimsenin önünde yemek istemiyorum. Paranoyaklaşmaya başlamıştım ve bana müshili öğreten aynı kızlar tarafından bile yargılanmaktan korktum.
Neredeyse bir şey yemeye konsantre olabildiğim bir noktaya geldim, yemek yiyebilmeyi artık hatırlamıyordum. Zaman içinde 72 kiloya kadar düştüm, yine de aynaya baktığımda, orada gördüğüm kız yeterince ince görünmedi. Derimi ve kemiklerimi göremedim. 56 kilo olana dek vermeye devam ettim, arkamdan bana “anoreksiya” diyen kızlar sadece kıskançtılar. Kimse kilo vermemi onaylamaya cesaret edemedi ya da eski şişman kızdan çok uzaklaştığımı söyleyemediler.
Duşta Bayıldığım An Aklım Başıma Geldi
Sert rutinimdeki bir buçuk yıldan sonra paranoyaklığım sonunda sona erdi. Duştaki o keder dolu sabah, baygın düştüm. Oda arkadaşımın beni kurtarmaya başlamadan önce ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum, beni uyandırıyor ve beni ayağımdan sürüklüyorlardı. Şanslıydım; boğulabilir, komaya girebilirdim ya da ölebilirdim. İşe yaraması gereken tüm besin maddeleri ve elektrolitleri bedenimden atmıştım. ” Kadriye, her şey yoluna girecek,” dedi oda arkadaşım fısıldayarak. Kısa bir süre için kendimi düşündüm, ölseydim en azından zayıf ölecektim.
Kimseye O Andan Bahsetmedim
Ev arkadaşım ve ben o olayı küçük sırrımız olarak tuttuk. Yeme bozukluğumu aileme veya öğretmenlerime itiraf etmek için aşırı derecede zorlandım. Rehabilitasyona gönderilmekten korkuyordum veya okuldan atılacağımı hissediyorum. Ama o gün benim için bir şeyler değişti, bu benim uyanma çağrımdı. Kendime söz verdim, bir daha asla. Bir daha asla zayıflamak için hayatımı riske atmayacağım.
Elbette, alışkanlıklarımı bir gecede değiştiremedim. Müshil paketlerimi atarken, üniversite yıllarım boyunca aşırı egzersizle mücadele etmeye devam ettim. Ve asla profesyonel veya ebeveyn yardımına başvurmadım ki bu son derece aptalca bir fikir, biliyorum. Yardım istemek için çok utanıyordum ve inatçıydım.
Sonunda Mutlu Olabildim
Bugün; mutlu, sağlıklı, hayatında müshil olmayan 28 yaşında bir kadınım. Sonunda içten dışa güzel hissediyorum. Yine de geçmiş bazen eski benliğimin bir gölgesine benziyor. Ne zaman bir ayna karşısına geçsem, 130 kiloluk o küçük kız çocuğunun nasıl 50 kiloya düştüğünü ve ölümün kıyısından döndüğünü hatırlıyorum. Zayıflamak dünyadaki en güzel his ama sağlıklı hali ile güzel. Şu an 64 kiloyum ve hiç olmadığım kadar sağlıklıyım. Hala sağlıklı besleniyorum, tahıl ağırlıklı besinleri tüketiyorum. Ve uzun yıllardır bu kilomu koruyorum. Dilerim kilo vermek isteyen her insan benim yaşlarımdan ders alarak, kilo vermek için en sağlıklı yolu seçerler. Çünkü önemli olan kilo vermeniz değil, sağlığınız.
Bir yanıt yazın